Gece ilerlerken ilaç gibi geldi.Teşekkürler Volkan dost...
Sesine, yüreğine sağlık hocam 👏
Bu eser resmen yakıyor üstad yüreğinize sağlık.
Yücel abi geliyor aklıma seni görünce emre kardeşim. Allah yerinde huzurlu yatırsın.
Allah Eyvallah
Aşk yoluna canı feda kılanlarSizde düştünüz mü zora ben gibiBir Leyla misali Mecnun olanlarYaktınız mı canı nara ben gibiKaragöz üstünde o keman kaşlarKirpikler canıma tığ gibi işlerMah cemal üstüne dökülmüş saçlarAcep yanan yare var mı ben gibiAşık Maşukunun esrarın saklarMecnun Leyla için sahrayı beklerYar yoluna canın veren aşıklarBulmamış derdine çare ben gibiNecla Babacan GenAdana
Sözleri nerden bulabilirim acaba ?
işliyor işte yurege hem tini hem soz hem tavir. teşekkür ederim. ..
yüreğinize sağlık bunun devamı gelse çok güzel olur deyişlerden, muhabetten soyleyin
Çoğu insanın menfaati uğruna yapamayacağı bir şeyin kalmadığı günümüzde bâzıları bizi de çıkarlarımızı düşünmeye mecbûr etti. “Akademiden sağ sâlim yakamızı kurtaralım da Mevlâ'dan başka bir şey istemiyoruz.” dediğimiz günlerde sessiz sadâsız, heyecanla tâkîb ettiğimiz, kendilerini hiç görmemiş, tanımamış olsak dahi hürmet edip muhabbet beslediğimiz şahsiyetler öyle işler yaptılar ki bu defâ yakamızı onlardan kurtaramaz olduk. Sayısı bir elin parmaklarını geçmeyen eserin o günlerde gönlümüzde bıraktığı tesîri yazabilecek vaktimiz ne yazık ki yoktu. Elbette oturup iki kelâm edecektik; ancak vaziyetin bu kadar vahimleşeceğini ummuyorduk. Bugünlerde “Harâbat Trio dedikleri ürkünç şeyin teşekkülüyle berâber bizi kuvvetli derecede bağımlısı hâline getiren kimselerin çıkaracakları herhangi bir solo albümün ağırlığı altında nasıl bîtap düşmeyiz?” diye soruyoruz yüreğimize. Henüz cevâbını alamadığımız için albüm husûsu menfaatlerimize ziyâdesiyle ters düşecek; zirâ sizleri dinlemenin zevkine varabilmek kolay yenilip yutulur bir mes'ele değil. O yüzden sakın ola albüm filan çıkarmayınız. Ne alırız ne aldırırız! :)Bunca yazmışken eserle ilgili de biraz gevezelik etmek istiyoruz; zirâ doğruyu göstermeyen dost en büyük düşman sayılırmış. Varsın, bizim kimseye düşmanlığımız olmasın.Dörtlüklerin son mısrâlarının ezgisinin tatlılığından söz etmeye aslında hiç lüzum yok; fakat haddimizi aşarak bir noksanlıktan bahsedeceğimiz için öncesinde birkaç şey söylemeye çalışacağız. Yürek dağlayıcı söz konusu mısrâlara giydirilen notalar, mânânın güzelliğine güzellik, eserin lezzetine lezzet katmış. İlim ehli kadîfe bir sesle gerçekleştirilen mükemmel icrâ ve okşanırcasına dokunulan tellerin tınıları, müziksel câhilliğimizin gölgesinde îzâha kalkıştığımız lezzet ve tatlılığı apaçık ortaya koyuvermiş. Lâkin eserin birinci, ikinci ve dördüncü kıtalarından evvel ara nağmeyi oluşturan o latif melodiler çalınmayarak dinleyici mevzû-i bahis letâfet ve lezzetin bir kısmından mahrum bırakılmış. Yalnızca bu kadar mı? Elbette hâyır. Yutulan ara nağmelerle dinleyici düşünmekten, hayal kurmaktan, eseri rûhuyla dinlemekten, tâbir câizse herhangi bir zihin seyrine teşebbüsten de alıkonmuş.Mâruz kaldığımız vaziyeti şöylece açıklamaya çalışalım:Pat diye esere başlanıverince neye uğradığımızı şaşırdık. Melodik olarak hazırlanmayan zihnimiz sudan çıkmış balığa döndü. Güzelim türkü, işini selâmsız sabahsız görmesi îcâb eden hırsız misâli ilk kıtasıyla gönül penceremizden içeriye daldı ve aklımızı fikrimizi çalıp götürdü. O nedenle bir süre ne dinlediğimizi idrâk etmekte güçlük çektik.Sona erdiğinde bizi eserin biçimselliğine vâkıf kılan ilk dörtlükten sözlerin derinliğini hazmetmede yürüyeceğimiz bir yol olarak bize tatlı bir ara nağme hediye etmesini beklediğimiz esnâda dâvetsiz, görgüsüz bir misâfir daldı içeriye. Meğer o bir konuk değilmiş. İlk kıtanın üzerine bindirilen ikinci kıta meclise henüz çağırılmamış bir sâkîye benziyordu; sunduklarını içtiysek de sarhoş olamadık. Ayrıca kulaklarımız usûlünce terennüm eden kadîfe sesli bir hânendeyi değil, nefes almaksızın türkü söylemek için îmâl edilmiş bir robotu dinliyordu sanki. Ne yalan söyleyelim? Nihâyet bulan ikinci dörtlük bize üçüncüsünü hiç merâk ettirmedi; çünkü kısmet olduğu takdirde üçüncüsünü onun üzerine binmiş olarak dinleyebilecektik. Fakat öyle olmadı. Geç de olsa duyabildiğimiz ara nağme için Allāh'a binlerce kez şükrettik. “Hiç çalınmamasındansa ikinci kıtanın ardından bir defâ çalınması iyidir.” diyerek ara nağmenin eserin başında ve kıtaları arasında ikişer defâ çalınmasını arzu ettiğimizi ısrarla dile getirmeyeceğiz.Biraz olsun türküye alışmışlığımızı sağlayan, söz deryâsında boğulmaktan bizi kurtaran ara nağme için ne kadar sevindiysek üçüncü kıtanın üzerine bindirilmiş son dörtlük için bir o kadar üzüldük. İkinci dörtlükte bize kendisini gösteren robot tahayyülü nefes alınmadan başlatılan dördüncü kıtada maalesef yine karşımızdaydı ve doğal olarak icrâyı bir parça mekanikleştirmişti. “Acabâ dinleyicinin canı sıkılmasın diye mi böyle bir yola gidildi?” benzeri gāyet saçma, bir yığın düşünce belirdi zihnimizde. Kıtalar arası bu ihtiyaç dışı ‘bindirme’nin sırrına ermemiz mümkün değil elbette.Eserin ara nağmesiz başlayan ve birbirini kovalayan dörtlükler silsilesi biçiminde devâm eden icrâsı ne yazık ki solistin tavrının tadına varmamıza mânî oldu. Bu çerçevede okuyuşundan feyiz aldığımız bir ilim ehlinin dillendirdiklerinin tadına varamadığımız için hayli üzgün olduğumuzu ara nağme bahsinin son sözü olarak tüm samîmiyetimizle belirtmek isteriz.Ortamın teknolojik imkânlarını bilmediğimizden mono-stereo mes'elesine deyinmeyeceğiz. Yazdığımız bu nâçiz satırları okuyacakların zâten stereo düzenlemeler yapmış, bunlardan tat alıp nice kulağı/yüreği tatlandırmış kimseler oldukları âşikâr.Gevezeliğimizi burada nihâyete erdirirken eserin hak ettiği düzenlemeyle tekrar icrâsını istirhâm ediyor, türkülerimizi yücelten güzel yürekler için Tanrı'dan ilham dolu yarınlar niyâz ediyoruz.Hürmet ve muhabbetle…
Kelamın azı tatlidir ama bu ifade bal olmuş.
Canı gönülden tebrik ediyorum. Yüreğinize sağlık
solo albümün çıkmasını sabırsızlıkla bekliyorum...