*Aman aman nereye geldim böyle bağımlı oldum direk*
Sigara içenler genç yaşta olmez Genç yaşta ölenler sigara içer...Coronasiz mutlu günler..
Şarkiyi sevenler Like👍🏻♥️
Sonunu bile bile bi olmazı bekledim..
SEVMENİN EN ADALETSİZ TARİFİ AĞIZDAN ÇIKMAYA CESARETİ OLMAYAN SÖZLERİN YÜREKTE FIRTINALAR KOPARMASIDIR:((
Güzel
Sa
İstemem bundan sonra...💔
Çok güzel olmuş abi 😭❤️❤️❤️
😭😭😭😭😭😭😭😭😭😭🦋🦋🦋❤❤❤❤❤❤👍👏👏👏
🙂
Oyun içindi oyun
Tohumu, toprağı elinden alınan, dağları, ovaları, suları yağmalanan, yaşadığı hayatın oyun kurucusu olmaktan uzaklaştırılıp birer toplama kampına dönüştürülen kentlerde adeta sığınmacı konumuna dönüştürülen milyonlarca insan için yeryüzü artık sürüye dâhil edilip nereye istenilirse oraya sürülebileceği bir yer. Üstelik ancak savaşlar, mücadeleler ve eylemlerle kazanılan bütün insanlık kazanımlarını tek bir eylemde bulunmadan kendi elleriyle teslim ederek. Oysa yeryüzü insanın eviydi. Şimdi içine hapsedildiği korkular eşliğinde evinden kovuluşunun şaşkınlığını yaşıyor.İnsanlık tarihi boyunca yeryüzünde belki de binlerce salgın yaşandı. Vebadan koleraya, cüzzamdan tifoya milyonlarca insan bu salgınlarda can verdi…Ancak hiçbir virüs ya da mikrobun kendisi, bugün dünyanın önemli bir bölümünü adeta eve kilitleyen Coronavirüs’ün bilgisi kadar hızlı yayılmadı.Eskilerin deyimiyle, söylentisinin aslından beter olduğu bir vaka gibi virüsün bilgisi kendisinden çok daha hızlı yayılıyor. Kitle iletişim araçlarının artık insanların ceplerinde olması her an, her saniye bilginin dolaşıma girmesini hızlandırıyor. İstisnasız bütün televizyon kanalları, gazeteler, internet ve verili kitle iletişim araçlarının tamamında virütik bir bilgi kirliliği yayılıyor ve bu fiziki olarak virüse yakalanmadan çok önce büyük kitlelerin ruhsal bağışıklığını adeta çökertiyor.İNSAN ENFORMATİK DOGMATİZME NASIL TESLİM OLDUMarketlerde, AVM’lerde, eczanelerde raflardaki kolonya şişesine bir kurtarıcı gözüyle bakan insanın trajedisiyle Ortaçağda veba salgınından kurtulmak için türlü çareler arayan insanın trajedisi neredeyse eşitlenmiş durumda. Aradan geçen yaklaşık bin yıllık zaman diliminde feodalizmi ve dogmatizmi yenen, aydınlanma felsefesini yaşamının merkezine oturtan toplumların bugünün “enformatik dogmatizmine” teslim olmasını nasıl açıklayacağız?Hurafelerle, monarşilerle, sömürgecilikle savaşıp aklın ve bilimin egemenliğinde yeni toplumlar inşa eden ulusların bugün bizzat savaştıkları kavramlara teslim olmasını hangi akılla izah edeceğiz? Hiçbir savaşın, hiçbir tanrının gücünün yetmediği bir duyguyu insanlığın elinden tek bir tuşla alıp kendinde hapseden bu çarkı nasıl anlamlandıracağız? TEK BİR VİRÜSLE KORKU DUVARININ ARKASINA HAPSEDİLEN YAŞAMİletişim çağı olarak anılan zamanların zirvesinde olunan bu dönemde, iletilen her şeyin ileten eliyle biçimlendiği bir kurgunun tam ortasındayız. İletilmek istenenin hedefindeki insan teki ve tek tek insanlardan oluşan toplamın zihni, dünya tarihi boyunca hiç olmadığı kadar kontrol altında. Sanki insanın çiplerle kontrol edileceği dönemlerin provası yapılıyor. Tek bir mesajla, tek bir açıklamayla milyonlar kontrol edilebilir hale getirildi. Dünyanın gıpta ile bakılan ülkeleri domino taşları tek bir virüsle gibi birer birer düşüverdi. Ormanları yağmalanan, nehirleri çamura, denizleri petrole bulanan insanlık adeta bir korku duvarının arkasına hapsedildi.ANADOLU’DA KİRLİ VE BULANIK AKMAYAN TEK BİR DERE KALMADIÇok değil, bundan 15 yıl öncesine kadar Kaçkarların zirvesinden Karadeniz’e, Torosların karlı tepelerinden Akdeniz’e kadar pırıl pırıl akan binlerce dereden eser kalmadı. Dağları, yaylaları, ormanları, gölleri yaralı bir ülkeyiz artık. Bugün Meriç’ten Aras’a, Turnasuyu’ndan Göksu’ya Anadolu topraklarında bulanık, çamurlu ve kirli akmayan tek bir dere, ırmak kalmadı. Çünkü her sabah uyandığımızda, üzerinde hayal kurabileceğimiz coğrafyanın bir köşesinin daha parçalandığını, kırpılıp dönüştürüldüğünü, parçalanıp yok edildiğini görmekten yorulduk. Çünkü her sabah uyandığımızda Anadolu toprağının akciğeri, nefes borusu ormanların, sulak alanların ve göllerin birinin daha yağmayla baş başa kaldığını görmekten bunaldık. Çünkü her akşam başımızı yastığa koyarken billur gibi akan sularımızın binlerce göletle fosseptik çukuruna dönüştürüldüğünü, yüzlerce HES borusu ile kelepçelenip tutuklandığını düşünmekten ruhumuzu çürüttük.YAŞAMI KORUYAN AKBABALAR VE KUŞLAR BİZİ TERK ETTİYalçın kayalıkların üzerinde gezinen akbabaları birer birer yok ettik. Bir zamanlar bulut gibi güneşin önüne geçerek Anadolu’nun dağlarını bekleyen ve leşleri hızla yok ederek yaşamı koruyan akbabalar artık yok. Tek bir kızıl akbabanın gölgesi sulara vurmayalı neredeyse yıllar oldu! Sadece kızıl akbabalar mı, milyonlarca kuş da bizi terk etti. Oysa kuşlar da yaşamın temelini koruyan bir döngünün en önemli aracı, doğanın sağlıklı işleyişinin garantileriydi. Sesleriyle ruhlarımıza kattığı güven duygusu ve huzur da büyük bir yaşam aşısıydı hepimiz için. İçinizde şöyle saatlerce kuş sesleri duyabilen ve bunu ruhuna doldurabilen kaldı mı?BAHÇESİ ELİNDEN ALINAN MİLLETİ MİLLET BAHÇELERİNDE AVUTMAKUçsuz bucaksız yaylaları, zümrüt gibi vadileri, atasından miras tohumları “kalkınma” yalanıyla tarumar edilen; toprağına, suyuna, keçisine, koyununa, tavuğuna küstürülen ve bahçesi elinden alınarak betonarme kentlere doldurulan koca bir millet, yitirdiklerine yanamadan “millet bahçelerinde yatıp yuvarlandırılarak” avutulur hale getirildi. Isparta’yı, Niğde’yi, Karaman’ı dolaşın, uçsuz bucaksız arazilerde binlerce “Satılık meyve bahçesi” tabelası yol boylarına dizilmiş, ürettikçe batan, battıkça daha çok üretmenin bir çıkış olduğuna inandırılmaya çalışılan çaresiz üreticilerle karşılaşırsınız. Bir insanın elma ağacına, kiraz ağacına küsmesi dünyanın en tehlikeli virüsünden daha büyük bir hastalıktır.YAŞAM ÇARKININ DİŞLİLERİ KIRILDIKÇA…Bir kuşun bir böceği, bir böceğin bir mikrobu, bir mikrobun ise bir insanı yok ettiği yaşam çarkının dişlilerini birer birer kırdıkça, milyonlarca yıllık evrimin sonucu oluşan bu çark artık dönmemeye, kimi durumlarda ise tersine dönmeye başladı. Taşıma suyla değirmen döndürmeye çalışanlar bunun ne maliyetiyle baş edebilir ne de sonuçlarına katlanabilirler.İşte tam da coronavirüsün dünyayı esir aldığı bugünlerde karahindibalar yeniden sarı çiçekleriyle çayırların ortasından boy vermeye başladı. Onca kimyasala, tahribata, bir o kadar da kirliliğe rağmen varlığını sürdürebilmek için o pis havalı kentlerin caddelerinin orta refüjlerinde, leş gibi parklarında, apartman aralarının İngiliz çimlerinde bile her şeye inat ışıklı sarı çiçekleriyle yaşamdan umut kesilmez demeyi sürdürüyor. Bir kez daha yeryüzü bizim evimiz diyebilmek için bu ağır coronavirüs günlerinde karahindibalar gibi direneceğiz.Selamlar ve Saygilar Fatih Ametoglu 💪💪💪💪🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷💪💪💪💪👍👍👍👍
nane
10. yorum
slm
5 dk
As
Ilk Klibi Goren Olmaktan Gurur Duyuyorum 😊
😭😭😭😭🖤🖤👌🏼👌🏼