Arife tarif ne hacetHak meydanda gördü isenO senindir sen onunsunEğer bilebildi isenArif olan bunu sezerDerununda gevher ezerDaim' senin ile gezerCan gözüyle gördü isenArif olan bunu bilirDerunundan gevher alırDaha geride ne kalırDosta gönül verdi isenArifçe bir kelam ettinGevherleri talan ettinSen de Arif olup gittinEğer Garip oldu isenNeşet Ertaş
Abi bu nasıl saz çalma yavALLAH rahmet eylesin inşallah Bi kez daha sana saygı duydum üstad
NEŞET ERTAŞ A BOZKIRIN TEZENESİ LAKABI NASIL VE KİMLER TARAFINDAN VERİLDİ.BOZKIRIN TEZENESİ HİKÂYESİ - Erdoğan Atakar - 15 Temmuz 2000Neşet Ertaş, yıllardır? Bozkırın Tezenesi? Sıfatıyla anılıyor. Ona bu sıfatı veren Erdoğan Atakar, o günlerde yaşadıklarını ilk kez burada okuyacağınız yazısında anlatıyor?Sayın Saltuk,Sayın Neşet Ertaş’ın günün moda deyimi ile Bozkırın Tezenesinin çeşitli kayıtlarını yayınladınız bir süre önce de TRT’de? Bozkırın Tezenesi? Adıyla bir belgesel yayınlandı. Bu belgeselde Neşet Ertaş kendisine Yugoslavya’da hapishanede iken Yaşar Kemal’in Bozkırın Tezenesine geçmiş olsun yazılı bir kitap yolladığını ifade etti. Aynı sözler Sayın Bayram Bilge Tokel’in Kanal-7 de yayınlanan bir Bayram Programında ise Ertaş, bana bir kitap yollandı ama kim yolladı hala bilmiyorum? Diye konuştu.Gönül isterdi ki, bir belgesel yapımcısı, bir kitap yazarı bir deyimi kendinin olmayan bir deyimi bir belgesele isim olarak vermeden önce daha ciddi bir çalışma, daha ciddi bir araştırma içinde olsun.Sitemim elbette size değildir. Yalnızca gerçeğin ilgililere ulaşmasında zahmetinizi rica ediyorum.Has halk müziğine verdiğiniz emeğe saygılar, teşekkürler?BOZKIRIN TEZENESİNİN HİKÂYESİ - Erdoğan Atakar - 15 Temmuz 2000O yıllarda Karaköy de, Halicin kıyısında bir büroda çalışırdık, Karaköy köprüsünün gözünün içine bakan bir dördüncü katta. Gerilerde Haydarpaşa, Topkapı Sarayı?Sabah büroya ilk giren emektar Grundigin tuşuna basar, Ankara Radyosundan alınmış bir makara bant dönmeye başlar, odayı efkârlı bir ses doldururdu; karadır bu bahtım kara?Ardından öbürleri gelirdi; kendi edip kendi bulanlar, seher vakti çalınan yar kapıları, çıkagelen gözleri sürmeliler, yine bir laf duyup belli kırılanlar, görülmeyi görülmeyi ne güzel olan gözeler, iki baş bir yastıkta uykuyu neyleyen gözler, gelinlerin geçtiği köprüler. Sonunda. Biter Kırşehir’in gülleri biter? der, bitirirdi. Sabahtan akşama, bittikçe başa dönülen bu bant dönüp dururdu o iş hanının dördüncü katında, o yıllarda, Halicin kıyıcığında.Bir gün, arkadaşlarımızdan biri Unkapanı’nda çalışan bir arkadaşından aldığı bir mektubu getirdi. Yugoslavya’nın bir mahpushanesinden yollanmış, plakçısına bir ricasını ileten bir mektup. Mektubun altındaki imza Neşet Ertaş’tı. Yaşar Kemal’in bir kitabını alıp yanlış hatırlamıyorsam, Üç Anadolu Efsanesi ön sayfasına bozkırın büyük tezenesine geçmiş olsun? Yazıp imzaladım: Erdoğan Atakar, sonra da öbür arkadaşlarım imzaladılar, yani Erdal Taşçıoğlu ve Ömer Köseli ve Nejat Kutsal ve Hüseyin Atasoy. Yolladık kitabı Yugoslavya’nın mahpus damına. Aradan bir süre geçtikten sonra Ertaş’tan bir mektup aldık; teşekkür edip, İstanbul cennetinde buluşmak üzere. Diye bitiriyordu. Aradan uzun bir süre geçti. Ses soluk çıkmadı Ertaş’tan. Makara bant dönüp duruyordu.Bir gün gazetelerde bir ilan çıktı; Neşet Ertaş Çakıl gazinosunda. Bir sepet çiçek yolladık ilk akşamında programın. Bozkırın Büyük Tezenesi, İstanbul Cennetine Hoş geldin yazılı bir kart iliştirdik. Altında aynı imzalar: Erdoğan, Erdal, Ömer, Nejat, Hüseyin. Akşam da soluğu Çakılda aldık. Geç vakit sahneye çıktı. Perde açıldığında sağ yanında bizim çiçek sepeti duruyordu. Eğildi, mikrofona, aranızda dostlarım var, ilk türküyü onlar için okuyorum. Diyerek bir uzun havaya girdi. Bizim masada herkes ayağa fırlamış, çığlık çığlığa. Program sonunda gidip onu kuliste buldum; ertesi buluşmak üzere sözleştik.Onun Çakılda program yaptığı o sürede sık sık gidip onu dinledim. Program sonrası beraber çıkar, bir yerlerde yer içer, konuşurduk. Daha sonrada o konuşur, ben dinlerdim; zor geçen çocukluk yılları, baba Muharrem Ertaş, Sayın Nida Tüfekçi..Bir seferinde, Neşet, geç vakit sahneye çıkıyorsun, herkes sarhoş, programa bir uzun havayla girip on on beş dakika uzun hava okuyorsun; o kafayla dinleyemiyorlar, dikkat dağılıyor. Uzun havayı kısa kesip, kırık havaya geçsen daha iyi olmaz mı? Demiştim. Cevabını hiç unutamam: Ben bu uzun havaya girince, beş dakikada çıkamam ki.Bir akşam eve davet etmiştim; kabul etti. Akşam gel beni stüdyodan al dedi. Tünelden çıkınca, biraz ilerde, sağda bir binanın üst katlarından birine çıktım. Kapıyı açtılar, camlı bir bölgenin arkasında son türküyü okuyordu: Haydar, Haydar.(Yanlış anlaşılmasın, hani şu melanet hırkasını giyen Haydar.)Çıktı geldi, bunu niye söylüyorsun? diye söylendim. Kırk plaklık (aklımda yanlış kalmadıysa)bir anlaşmam var. Napıyım? Dedi. Onun arabası da benimki de o zamanlar Evlendirme Dairesi olan yapının karşısındaki parktaydı. O yıllar onun burunlu, benim de burunsuz birer Volkswagen’imiz vardı. Onun arabasını ben kullanarak, eve geldik. Hazırlanmış masaya kafasını koydu, koyuş o koyuş. Ben de tuttum, onun bandını koyup bant çalara, kadehimi doldurdum. Son türküye gelmiştik, kafasını kaldırdı: Ben bunu da mı okumuşum? diye sordu: Biter Kırşehir’in gülleri biter. Kalktı, bir güzel oynadı. Bir iki lokma aldı mı almadı mı masadan kalkıp, geçtik oturduk. Vakit gece yarısını çoktan geçmişti. Aldı sazı eline ben şelfe lafını o günlerden 15-20 yıl sonra duydum sanırım tezenesiz o güne kadar duymadığım mistik, dini havalar çalıp söyledi, usul usul. Sonra da sazı odanın duvarına asıp, binip arabasına gitti.(İki gün sonra geri götürdüm sazı elbette.)O program, Çakıldaki program bitince, Ertaş İstanbul’dan gitti; bir daha da görüşmedik.Hamit MUTLU nun Notu :Yukarıda isimleri geçen değerli meslek büyüklerimdir. Mekanik Tesisat tasarımcılarının duayenleri mertebesinde olan bu değerli meslek büyüklerim içinde aramızdan ayrılıp gerçek hayata dönenlere Yüce Rabbim den rahmetler diliyorum. Yaşayan değerli abilerime sıhhat ve uzun ömürler versin. Eşeğinin yularını çekmekle bahtiyar olduğum Rahmetli Muharrem Ertaş’ın değerli oğlu Neşet Ertaş a BOZKIRIN TEZENESİ lakabını veren değerli Mekanik Tesisat tasarımcıları abilerim dolayısı ile de bir defa daha en canı gönülden bahtiyar olduğumu bir kez daha ifade etmek için bu açıklamayı buradan yapmak isterim.Güzel bir kaç Neşet ERTAŞ sözü ile burada sonlandıralım."Gölgede duranın gölgesi olmaz.""Güneşi bir gullep garardır mı heç,Allah sevmediğini yaradır mı heç? ""Analar insandır.Biz insanoğlu "Kalın Sağlıcakla
2019 oldu hal@ neşet emmi
Bu şarkını yeni keşfettiğim için çok üzüldüm baba
Arife tarif gerekmez, büyük adamsın üstad. Işıklar içinde uyu.
Allah Eyvallah... hem saz, hem söz, hem de ses üstadı... Gelmez böylesi... Devrin daim olsun...
40 KIRŞEHİR 40
Great upload👌👌👌! Have a nice day👍 Don't forget to visit me❤❤❤
3018 olsa yeri yine gitmez mekanı cennet olsun koca reis
Neşet baba donun oluyum osur osur Parçala baba
Gel senin sufatina osurayim saygisiz Pezeveng
Terk et lan burayı saygısız it git Kerimcani dinle senin gibilere o yakışır
Sen neşet babanın tırnağı olamasin sen kimsin neşet babayla dalga geciyon
@Bozkırın güzelliği aksarayy Aksaray yakışır...
2018 de yiz ve halaaaa dinleyenler burdami
Neşet Babamızın Türküleri ebediyen Yaşayacaktır ve herzamanda Dillerde olacaktır Allahın izniyle.
İ rakı içerken atılan yanlışlıkla diss
Ne dinlettirdin zamanında bunu bana zalımın kızı
Neşet Baba...ruhun şad mekanın cennet olsun.kurban olayim sana demistim..Allahdan başkasına Gurban olmuyalim..dediydi...
Tek kelimeyle "muhteşemsin" Neşet Dayııııııııııı....
Neşet baba başka adam
Kusursuz..
Çok güzel! İlk defa dinliyorum desem. Adamın kıralısın. Nur içinde yat.
Deniz Turactemur çok kaybın var kardes