mp3 indir dur

Erkan Oğur - Perde Kalktı

Perde Kalktı
Sanatçı
Albüm
Şarkı
: Perde Kalktı
Boyut
: 5.67 MB
Toplam İndirme
: 55 İndirme
Haftalık İndirme
: 32 İndirme
Tarih
: 13-08-2017
Mp3 indirmek için tıklayın
Kullanıcı Yorumları (Erkan Oğur - Perde Kalktı )
  1. Wolwerine

    …Ve güz geldi Ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İncecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin.Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce bıçak ağzı… ve yüzüm ömrümün atlası; düzlükleri bunaltı, yükseklikleri korku, uçurumları yıkıntılarımla dolu bir engebeler atlası. Yaşamak bir can sıkıntısı mıdır Ömür hanım?Her şeyi iyi yanından görmeyi kim öğretti bize? Acıyı görmeyen insan, umutsuzluğu yaşamayan, iliklerine dek kederin işleyip yaralamadığı bir insan, mutluluktan, umuttan, sevinçten ne anlar? Göğü görmeden, denizi görmeden maviyi anlamaya benzemez mi bu? Bir güz düşünün ki Ömür hanım, ilkyazı olmamış, yazı yaşanmamış, böyle bir güzün hüznü hüzün müdür? Başlamanın bir anlamı varsa bitişi göze almak, bitişin bir anlamı varsa başlangıcı olmak değil midir? Yaşamı düz bir çizgide tutmak tükenmektir. Yaşamak zorunda olduğumuz şunca yılı aykırı uçlar arasında gezdirip geçirmedikçe, alışkanlıkların sınırlarını aşmadıkça zaman zaman, yaşamak nasıl yenilik olur tükenmek değil de?Yağmur yağıyor Ömür hanım…gökten değil, yüreğimin boşluğundan ömrümün ıssız toprağına…Ve ben sonsuz bir düzlükte bir küçücük, bir silik nokta gibi eriyip gidiyorum. Seslensem kim duyar sesimi yalnızlıklar katından?Dönelim…Dönmek yenilmektir biraz da, yarım kalmasıdır çıkışlarımızın, korkaklıktır, alışkanlıkların güvenli küflü kabuklarına sığınmaktır…Olsun dönelim biz yine de. Bilincinde olmadan üstlendiğimiz sorumluluklarımız var. Evlere dönelim, sırtımızın kamburu evlere, cılızlığımızın görkemli korunaklarına, yalnızlığımızın kalelerine dönelim. Ölçüsüz yaşamak bize göre değil Ömür hanım. Büyürken geniş ufuklarımız olmadı bizim. Küçücük avuçlarımızla sınırlarımızı genişletmek istedikçe yaşamın binlerce engeli yığıldı önümüze. Hangi birini yenebilirdik bunca olanaksızlık içinde. Umutsuzluğu tanıdık, yenilgiyi öğrendik böylece. Yaşama sevinci adına bir tutanağım kalmadı Ömür hanım. Bir garip boşlukta çiviliyim günlerdir göz-bebeklerimden. Sahi nedir yaşamın anlamı? Geriye dönüyorum sık sık yanıt aramak adına, yüreğimin silik izler bırakıp, ağır yükler aldığı zamanın derin denizlerine. Bakıyorum umut karamsarlığın, sevinç acının azıcık soluk almasından başka ne ki? Yaşamsa gerçekle düşün umutsuz bir savaşı, her şeyi içine alan kocaman bir yanılsama… Değil mi yoksa?Öyle büyük umutlarım olmadı benim, büyük düşlerim, özlemlerim, büyük beklentilerim olmadı. Koşullarım beni oluşturdu ben acılarımı buldum. Herkes gibi yaşasaydım eğer, yaşamı onlar gibi görebilseydim çarşılar yeterdi avutmaya beni. Bir gömlek, bir ayakkabı, bir elbise; bir yemek lokantalarda; televizyon, halı, masa ve daha nice eşya yeterdi yalnızlığı örtmeye, kendimi göstermeye, var olmaya, ‘dar çevre yitiklerin`de önem kazanmaya… Oysa ben bir akşamüstü oturup turuncu bir yangının eteklerine, yüreği avuçlarımda atan bir can yoldaşıyla dünyayı ve kendimi tüketmek isterdim. Öyle bir tüketmek ki, sonucu yepyeni bir “ben”e ulaştırırdı beni, kederli dalgınlığımdan her döndüğümde…Bir ben ki tüm ilişkilerin perde arkasını görür de gülerdim sessizce yapay yakınlıklarına insanların. Kim kimi ne kadar anlayabilir Ömür hanım?Susmak yalnızlığın ana dilidir, Ömür hanım, şiiridir, beni konuşmaya zorlama ne olur. Sözün sularını tükettim ben, kaynağını kuruttum. Geriye bir büyük sessizlik kaldı yüreğimde, kalabalıklar, kalabalıklar kadar büyük…Yalnızım Ömür hanım, geceler boyu akıp giden ırmaklar gibi karanlıklar içre, öyle yitik, öyle üzgün, yalnızım…Sularım toprağa sızıyor bak. Yüzümü geceler örtüyor. Binlerce taş saklanıyor içimde. Kim kimin derinliğini görebilir, hem hangi gözle?Kendilerinin olan tek sözcük yok dillerinde, öyle çok konuşuyorlar ki…Bir söz insanın neresinden doğar dersiniz? Dilinden mi, yüreğinden mi, aklından mı? Düşlerinden mi yoksa gerçeğinden mi? Ve kaç kapıdan geçip yerini bulur bir başka insanda? Yerini bulur mu gerçekten? Sözü yasaklamalı Ömür hanım yasaklamalı…Kimsenin kimseyi anlamadığı bir dünyada söz boşluğu dövmekten başka ne işe yarıyor ki? Olanağı olsa da insanların yürekleri konuşabilseydi dilleri yerine, her şey daha yalansız, daha içten olurdu. Aklı silmeli diyorum insan ilişkilerinden. Yanılıyor muyum? Olsun. Yanıldığımı biliyorum ya… Yeni bir şeyler söyle bana ne olur, yeni bir şeyler. Kurşun aktı kulaklarıma hep aynı sözleri, aynı sesleri duymaktan. Belirsizlik güzeldir, de örneğin, kesinlik çirkin. Sessizlik sesten hele de güncel ve kof her zaman iyidir; düş gücü, iç zenginliği verir insana. Dünyanın usul usul ağaran o puslu sabahları ve günün turuncu tülleriyle örtünen dingin akşamları bu yüzden etkiler bizi, duygulandırır, de. Anlık izlenimler sürekli görünümlerden her zaman daha güçlü, kalıcı ömürlüdür…Alışkanlıklar öldürür güzelliğimizi, bizi değişmek çirkinleştirir de. Kimse düşlerine yetişemez ve kimse geçemez gerçeğini bir adım bile; bu yüzden sıkıntı verir zaman, kısa kalır, sonsuz olur, insanın küçücük ömrünün karşısında. İstemenin kuralı yoktur, de, açıklaması sınırı suçu yoktur; istemek yaşamın kendiliğinden sonucudur, ne haklı ne haksız, ne yerinde ne yersiz…Biz hepimiz dikenli tellerle sarılıyız, her ilişkide bir parçamız kalır ve bölüne bölüne biteriz de. En büyük hünerimiz kendimize karşı olmak, aykırı yaşamaktır, acı kaynaklarımızı ellerimizle yaratarak…Kıyılarımız duygularımızın boyunda, derinliğimiz aklımızın ölçüsündedir; ufuklarımızsa sisler içinde…O kıyısız gökyüzü nasıl sığar küçücük gözlerimize, bir bardak suya, demirli bir pencereye…Nasıl gizleriz ağız dil vermez bir geceye? Ve nedir ki gizi, daraldığımız her yerde bir genişlik duygusu verir içimize. Çözemeyiz, de, bu güdük bilinç, bu sığ yürek, bu ezbere yaşamla. Dünya bir testidir, de, Ömür hanım, ömür bir su…Sızar iğne ucu gözeneklerinden zamanın, bir içim serinlik bir yudum mutluluk için. Ve bir gün ölümün balkonundan…dökülür toprağa el içi kadar bir su. Yerde birkaç damla nem, bir avuç ıslaklık…Ölümü bilerek nasıl yaşar insan, geride dünyanın kalacağını bilerek nasıl ölür; bilmek bütün acıların anasıdır, de…Sars aklımın cılız ayaklarını, kuşat beni. Değişik şeyler söyle ne olur, yeni bir şeyler söyle. Yıldım ömrümün kalıplarından. Beni duy ve anla. Yağmur dindi Ömür hanım. Gökyüzü masmavi gülümsedi yine. Doğa aynı oyununu oynuyor bizimle. Umudun ucunu gösteriyor usulca, iyimserliğin ışığını süzüyor mavi atlasından. Ne aldanış! Bulutların rengi mavi-beyaz mıdır, kurşuni-külrengi mi yoksa?Gökyüzünü öpmek isterdim Ömür hanım, gözlerimle değil dudaklarımla. Yoruldum bulutları kirpiklerimde taşımaktan. Delilik mi dedin? Kim bilir…Belki de yerde sürünmenin bir tepkisidir bu, ya da ne bileyim bilinçsiz bir aykırı olmak duygusu. Gökyüzü de olmak isteyebilirdim değil mi? Kim ne diyebilir ki?Kimseler görmedi Ömür hanım, bu dünyadan ben geçtim. İçimde umudun kırk kilitli sandıkları, elimde bir avuç düş ölüsü yüreğim içinde senin ve benim ağırlığım benim olmayan bir garip gülümsemeyle yüzümde, incelik adına, ben geçtim…Yerini bulmamış bir içtenlik, yanılmış bir saygı ve bir hüzün eğrisi olarak ilişkilerin gergefinde, ördüm ömrümün dokusunu ilmek ilmek. Beni cam kırıklarıyla anımsasın insanlar, savrulan bir yaprak hüznü ve dağınıklığı ile… Yükümü yanlış bedestanlara çözdüm. Ezilmiş bir gül hüznü var yüreğimde. Saatlerce dayak yemiş bir sanığın çözülmesi içindeyim. Ürperiyorum. Bir at kestanesi durmadan yaprak döküyor yalnızlığın sokaklarında, örtüyor ömrümün ilk yazını. İçimde bir çocuk, yalın ayak koşuyor yaşlılığa doğru, binlerce kez yenilmiş umut ölülerini çiğneyerek. Sahi yaşlılık, derin bir iç çekiş, yanılmış bir çocukluk olmasın Ömür hanım?Şükrü Erbaşşiir hakkindakidüşünceleriniz benim için önemli :)

  2. Türk Şair

    Erkan ağabeyin en hisli albümünün en hüzünlü şaheseri... Klasik kemençe solosu ayrı, perdesiz gitar taksimi ayrı, düdük solosu ayrı bir güzellik.... Perdesizlik âleminde kaybolduk vesselam...

  3. Etme

    Ayrılık ne biliyor musun? Ne araya yolların girmesi, Ne kapanan kapılar, Ne yıldız kayması gecede, Ne ceplerde tren tarifesi, Ne de turna katarı gökte. İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık! İpi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini, Birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine. Ardında dünyalar ışıyan camlar dururken, Duvarlara dalıp dalıp gitmesi. Türküsünü söylecek kimsesi kalmamak ayrılık.Ödünç sesle konuşan bir kalabalık içindeKendi sesiyle silinmek.Birdenbire büyümesi Gülüşü artık yaprak kıpırdatmayan bir çocuğun.İnsanın yaşlandıkça kendi kuyusuna düşmesiBir kadının yatağına uzanan kül bağlamış bir gövde. Saçına rüzgar,sesine ışık düşürememek kimsenin.Parmaklarını sözüne pınar edememekUzaklarda bir adamın üşümesibir kadın dağlara daldıkça.Işıklı vitrinlere bakmadan geçmek çarşılardanÇiçekçilerden uzağa düşmesi insanın yolunun. Evlerle sokaklar arasında bir ayrım kalmamasıAyrılık yağmurdan vazgeçiş, sudan üşümeYalnızca gölge vermesi ağaçlarınİyiliğin küfre dönmesi ayrılık.Güneşin bir ceza gibi doğması dünyayaBaşını alıp gitmek gibi bir geri dönüş İki adımından birisi insanın, sevincin kundakçısı, Hüznün arması, süren korkusu inceliğin. Ayrılık, o küçük ölüm! Usta dokunuşlarla bizi büyük ölüme hazırlayan. Şimdi anlıyor musungidişinin neden ayrılık olmadığını, Bir yaprak düşmesi kadar ancak,acısı ve ağırlığı olduğunu. Bir toplama işlemininsonucunu yazmak gibi bir değer taşıdığını. Boşluğa bir boşluk katmadığını,kar yağdırmadığını yaz ortasında.... Ayrılık, o köpüklü öpüşlerin ardındankalkıp ağzını yıkadığında başlamıştı. Ben bulutları gösterirken, “Bulmacanın beş harfli bir yemek sorusuna”yanıt aramanla halkalanmış, “Aşkın şarabının ağzını açtım,yar yüzünden içti murt bende kaldı” Türküsü tenimde düğümlenirken,odadan çıkışınla yolunu tutmuş, Dağlarda öldürülen çocuklarınfotoğraflarını kenara itip, “Bu eteğin üstüne bu bluz yakıştı mı?” Dediğinde varacağı yere varmıştı çoktan. Ne mi yapacağım bundan sonra? Ayak izlerimi silmek içinsana gelen yolları tersinden yürüyeceğim önce. Şiir okumayacağım bir süre, Hediyelik eşya satan dükkanlarınönünden geçmeyeceğim. Senin için biriktirdiğim yağmur suyunu,bir gül ağacının dibine dökeceğim. Yeni bir yanlışlık yapmamak içintelefonlara çıkmayacağımArdı kuş resimli aynalararayacağım mahalle pazarlarındaGençliğimi anımsamak için.Emekli kahvehanelerinde yaşlılarla konuşarak,Sonumu görmeye çalışacağım.Fotoğraflarını güneşe koyacağım,bir an önce solsun diye.İçinde ay ışığı, iğde kokusu ve begonvil bulunan Tüm resimleri duvarlardan indireceğimMican türküsünü asacağım yerlerine.Falcı kadınlara inanmayacağım artıkTrafik polislerine adres sormayacağım. Geleceğe ışık düşüren bir gülüşlegülmeyeceğim kimseye.Fesleğenden başka bir çiçekKoymayacağım penceremin önüne.Büyük kentlerin varoşlarında çırpınanÜç milyon yurtsuza evimi açacağım.Nerde bir kayıp, bir faili meçhul varsaBıraktığı acının yanına resmini asacağım.Şaşırma! Yetimi korumak içinYeni aşklar bulacağım kendime.Ne yapacağımı sanıyorsun ki? Tenin tenime bu kadar sinmişken, Ömrüm azala azala akarken önümde, Gittiğin gerçek bu kadar herkese benzerken.. Senin korkularını,benim inceliğimi doldurup yüreğime, Bıraktığın boşluğu yonta yontabinlerce heykelini yapacağım.

  4. veysel kahveci

    sen ufledikce bizde raks eder boslugun . ey guzel insan...

  5. Kübra Günay

    Harika!

  6. Turgut Civelek

    Hayatımda dinlediğim en güzel tını. Her dinlediğimde gözlerim dolar. Hele duduk...

  7. efe apaydın

    tek bir söz güzel

  8. eyup gokhan ciftci

    harbı gıtardakı perde kalktı D:

  9. Oğuz Han

    -3:14 ......

    Salih gökçek

    Virgül demek sanırım

  10. 35ephesus

    Hi Ronen, if you are interested, I recommend that you should have a very nice album in which Erkan Ogur played with two other Turkish Jewish musicians; Janet and Jak Esim. The name of the album is 'Judeo-Espanyol songs in Turkey'. It really is a great performance with the three musicians. Greetings from ıstanbul..

  11. 55manifest

    Sevgili Erkan ellerine sağlık...

  12. Flexomaster

    great Artists , you can feel the play with passion and from the heart.

  13. רונן פטילון

    Thank you very much for lots of magic moments.You bring us the world with a golden spoon....The world loves you back,RONENISRAEL 2 minutes ago

  14. Fitim Durmishi

    perfect

  15. Telvin

    elini değdirdiği her şeyi güzelleştiren güzel insan. çağın müzikal dehası.

  16. Telvin

    Eline saglik 01001100110011 bizleri bu kliple resmen mest etmektesin tesekurler...........

  17. Telvin

    Ya ustad yine sanatını kelimelerle ifade edilmeyecek şekilde konuşturmaktasin ellerine sağlik.....Allah bizi sensiz birakmasin

  18. Cenab-ı Haydar Kulu

    Kelimelerle anlatimayacak kadar muhtesem.

Perde Kalktı Şarkı Sözü
ENSTRUMANTEL


Bizimle iletişime geçmek, telif hakları, şikayet bildirimi, kaldırma isteği. Mp3 Eklemek, şarkı göndermek ve diğer tüm konularda iletişime geçmek için mp3kulisi @ gmail.com maili üzerinden iletişime geçebilirsiniz.
Sitemap